The Divine Mother, Ramesh Nair

Erginlenme geçişlerin tamamlanmadan yetişkin bir kadın oldun.

Bir baktın bebekken çocuk, çocukken kadın olmuşsun. Kırmızı bir leke ile seni kadın bellediler, ne sen neyden neye geçtiğini bilebildin, ne onlar senin bu geçişinde elinden tuttular. Yıllar yılları kovaladı.

Seni ne bekliyor sana anlatmadılar, sanki herkes bir sessizlik yemini etmişti. Yaşamın bilgeliğinden herkes seni mahrum bırakmaya söz vermiş gibiydi. E sen de.. kendi kendine düz ve çorak bir arazide büyüdün. Ne gördüysen onu aldın, ne hisettirdilerse onu içselleştirdin.

Senden beklenenler vardı, sen de onları doğru ve gerçeğin bildin. Kendini tanımadın, sezgilerinden utandın, içgüdülerini kaybettin, düşüp tökezlediğinde ruhsal yaralarını saracak, onaracak bir büyük bulamadın. Neyin neden olduğunu bilemedin. Kendini sevmeyi, kendine değer vermeyi bilemedin.

Kadın doğdun ancak ruhsal evrimini tanıyan, bilen, gerçek bir kadın olamadın.

Ve benliğinin yaşamında tezahür eden görünmez delikleri baş göstermeye başladı. Bu işte bir yanlışlık olmalı, hayat dediğin şey bu olamaz ve bu ben olamam dedin. Delikleri kimseye göstermediğin gibi, kendine kendine de kapatamadın. Seni dünyaya getiren annenin ve hayatın sana öğrettikleri yetmedi ve bazıları işe yaramadı.

Denedin, çabaladın sonunda çaresiz kaldın. Ve bir gün hislerin, yaşam, aracılar, seni bu yolu senden önce yürümeye başlamış başka bir kadına çıkardı. Onun yanında kendini ilk kez kendin gibi hissettin. Sanki ‘eve’ mi gelmiştin?

Anlattıkları zaman zaman bir ninni gibi geliyordu, uyurla uyanıklık arasında bir yerde dediklerini kavrıyor ancak tam anlamıyordur. Yine de bitmeyen bir iştahla dinliyordun, izliyordun.

Zaman zaman çölde kalmış susuz bir bedevi gibi kana kana kuyusundan su çekiyor ve içiyordun.

Zaman zaman yanında zamansız bir uykuya dalıyor, uyanınca sanki bir başka sen oluyordun.

Onun yanında anlaşılmış hissediyor, yalnız olmadığını ve hatta yaralarının iyileşeceğini biliyordun. Bir başkasından duymaya katlanamayacağın şeyler onun ağzında bir damla bal oluyordu.

En karanlık düşlerini ona açtığında yargılanmayacağını ve görüleceğini, her şeyinle kapandığını biliyordun.

O, senin hem ruhsal annen hem ebendi.

Onunla, geçmişte annen ve aile büyüklerinle tamamlayamadığın erginlenme geçişlerini tamamlıyor, onun dipsiz kuyusunda dinlenerek, öğrenerek, uyuşmuş taraflarını hissederek yeniden büyüyordun.

Bu kez gerçek bir kadın, gerçek bir insan olmak için yeniden doğuyordun. Sevmek ne demekmiş öğrenmek, kendini değersizleştirmeden üretmek ve en canlı kaynağından yaratmak için içinde ki ateşi ondan aldığın alev ile tutuşturuyordun.

Ruhsal Annelik, ataerkil sistem içinde insanlıktan, kadınlar üzerinden esirgenmiş, içinde ki bilgelik pınarının aktarımı durdurulmuş ve bu sayede dişil bilgeliğin önü kasıtlı ve kasti kesilmiş çok eski bir örüntüdür.

Ataerkil sistem, kuşaklar boyu kadınların insanlığa aktaracağı dişil bilgeliğin önünü kesmek için insanlığa ‘anneliği kutsallaştırarak ve beraberinde dişiliği – kadınlığı değersizleştirerek’ derin bir manipülasyon uygulamıştır.

Bugün ise ruhu, duyuları, bedeni, rahmi uyanmış kadınların varlığı aracılığı ile içimizdeki ruhsal anneler de uyanıyor ve bildiklerimizin yerine esas bilmemiz gerekenler aktarılıyor. Bunun için artık kan bağı bir akrabalık gerekmiyor. Ruhsal anneler kızlarını, kızlar ruhsal kızkardeşlerini buluyor.

Yaşınız kaç olursa olsun eğer yaşamınız size ruhsal annenizi getirdiyse bu bir kutsamadır. Bunun bir kutlama ve kutsama olduğunu bilin. Seviliyor ve gözetiliyorsunuz.

Ruhsal annelik bir mertebe değildir, bu kendiliğinden oluşan ruhsal bir bağ ve beraberinde bir misyondur. Bir tane ruhsal anneniz olacağı gibi aynı anda pek çok ruhsal anneniz olabilir.

Benim ruhsal annem, yıllardır ellerimi büyütmeme yardımcı olan, dişi bilgeliğin gerçeklerine gözümü açan Sukhvinder Sircar’ın varlığını derinden bir şükranla onurlandırıyorum.

Onun ardından Kurtlarla Koşan Kadınlar’ın yazarı Clarissa Pinkola Estes gelir, dizlerinde oturarak ondan güç kutsaması almışımdır. Ve bu iki kadının güçlü ellerinden gelenleri bugün Elsiz Kızlar’ıma aktarıyorum. Ben de bir ruhsal anneyim. Anneliği bu hayatta böyle yaşıyorum. Kızlarımdan gelen her bir büyüme haberi beni sevinçlere boğuyor, pek çoğunu yazmıyorum. Onlar kendini biliyor.

Son olarak, ikinci kitapları [Sharon McErlane’in kalemiyle] ‘Sevgimiz Gücümüzdür’ün Türkçe çevirisine soyunduğum Büyükanneler Konseyi de benim en bilge ruhsal annelerim oldular. Onlar rezone eden hepinizin Büyükanneleri. Aktarımları tüm dünya için. Yin’in yeniden dünyamıza yerleşmesi için. Ben de kızları olarak payıma düşeni yapıyorum. [Blog sayfama eklediğim bazı çevirilerine buradan ulaşabilirsiniz.]


“Bu yazımı buraya kadar okuduysanız size küçük bir not vermek istiyorum. Çünkü biliyorum ki blog yazılarımı sadece kadınlar okumuyor. Ruhsal Annelik kavramını sadece kadına ait değil de, dişil enerjiye ait bir kavram olarak alın ve uygun gelen yerlere ‘insanı’ veya erkek okurlarımdansanız yine uygun gelen yerlere ‘erkeği’ yerleştirerek yeniden okumayı deneyin. Kavrayışınızda çok daha derinleşeceğinize inanıyorum. Bir ikincisi ataerkil sistemi erkeklik ile özdeşleştirmeyin eksik kalır, ataerkillik dişi enerjiyi değersizleştirmiş ve eril enerjiyi yücelterek her iki enerjinin ruhsal yapısını bozmuş bir bilinçtir ve cinsiyetsizdir, kadın-erkek hepimizin içinde kökleşmiş bir yapıdır.

Yazıya dönersek, ruhsal annelere, kendinden sonra gelenlerin birey olma yolculuğunda erginlenme geçişlerine hakiki değerleri aktararak veya hatırlatarak, o kişilere kendini, ruhunu bulmasına ve yeniden doğmasına yardımcı olan kişiler olarak bakın. Ruhsal Annelik, bir kişinin ruhsal yönden bakım vereni olmaktır. Belki onlardan biri sizsiniz. Eğer öyleyse ne mutlu ki bu sayfada buluştuk.”

Bu vesile ile tüm ruhsal annelere selam olsun.

Bilge İnal ©️2022

Yazılarımın Tüm Hakları Saklıdır.

3 thoughts on “Ruhsal Anne Kimdir?

Leave a comment