Illustration by Maria Gordon

Bana bu kolektif yorgunluğumuzu’ tarif et deseler şöyle tarif ederdim:

‘Bedenim değil içim yorgun.’

Herkesin görülmeyen, memede karşılanmamış ihtiyaçlarını, duygusal hassasiyetlerini hisseden ‘duyularım’ yorgun. Aman bir çelişki, bir yanlış anlaşma olmasın, aman bir çatışma çıkmasın, kimseler üzülmesin, kimseler incinmesin, kimseler yüz çevirmesin diye kendini ateşlere atan, kırık camlar üzerinde atlaya zıplaya yürüyen ceylan ruhum yorgun.

Hayır demeyi bilmeyen, ötekini memnun etmeye programlanmış küçük kızım yorgun. Kendinden her gün azar azar bir parça veren özüm yorgun.

Yaşamı hayatta kalmak üzerine yaşayan, gerekli ve hayati tepkileri vermekten alıkonan donmuş sinir sistemim yorgun. Sinirlerine hakim olmanın sahte koruyucu tabakasını düstur edinen hormonlarım yorgun. Dinlenmek bir kenara, sırtını güvenli bir omuza, geleceğe ve sisteme dayayamayan omurgam, kafam, sinirlerim yorgun.

Her defasında masumiyetimden çalan, iyilik ve güzelliğimi, sevgimi sömüren narsistlerden ve hoyrat, bencil, çıkarcı ilişkilerden kalbim yorgun.

Bu hayatı ‘ellerin‘ bakışı altında yaşayan, kendini öncelemesi yasaklanmış, başkalarını beslerken kendinin açlığını bastırmayı ‘normal’ bilen, algısı çarpıtılmış, açlıktan midesi kazınan derin benliğim yorgun.

Bizler bu coğrafyanın ‘Elsiz‘ kızları ve kadınları olarak, daha doğuştan yorgunuz, kolektif bir yorgunluk bizimki, sinir sistemlerimizde duyumsadığımız. Bastırılmış öfke, suçluluk, utanç, hurafeye dönmüş koşullanmalar..

Bu toprakların kültürel kodlamaları ile öyle ya da böyle büyümüş, kendinden vazgeçip vermeye alıştırılmış, özünü, hayallerini, ihtiyaçlarını, özdeğerini feda etmenin üstün bir değer olduğuna inandırılmış, sürekli bakım veren ‘kutsal analık’ çarpıtılması ile daha çocukken kardeşlerinin annesi enerjisini içselleştirerek, kadınlığını, dişiliğini hak ettiği değerde yaşayamamış kadınların yorgunluğu.

Nasıl bir sorun çıkardığı hatırlanmayan ‘dişilin’ öz babası tarafından uçurumdan atılarak derin denizlere gömülen iskelet kadınların yorgunluğu.

Mavisakalların cirit attığı kendi boşluğunda boğulmaya mahkum narsist ‘oğlan’ çocuklarının çeperinde sevgi kırıntıları aranan susuz kadınların yorgunluğu.


Kendi için bir şey istemeye imtina eden, ben’cil olamamanın lanetini üzerinde taşıyan, içsel sisteminde ve hayatında sağlıklı eril enerjinin varlığından yoksun ve bunun dolaylı hatta direk bir sonucu olarak ‘güvensiz’, bu güvensizliğin verdiği yalnızlık ile hayata karşın direnen kadınların yorgunluğu.

Böylesi bir yorgunluk ilahi dişili men etmiş ataerkilin yorgunluğudur. Bu yorgunluk hem kadınların hem erkeklerin yorgunluğudur.

Şimdi kendimize soracağımız soru Büyükanne’nin tavsiye ettiği gibi bence şu olmalı:

➰ Yorgunluğa teslim olmayı biliyor muyuz?

Yorgunluğa teslim olmak nasıl hissettiriyor?

➰ Yorgunluğa teslim olmak ne demek?

Yorgunluğunuza basitçe ses vermek ilacınız olsun.

Bilge İnal

©️2022 Yazılarımın tüm hakları saklıdır.

Leave a comment